Monday, November 19, 2007

“MÜDÜRÜM, DAYANAMIYORUM, BENİ HASTAHANEYE GÖTÜRÜN!”

VÜCUT BULUŞ ve KULLANICI ARAYÜZÜNÜN İNSAN SAĞLIĞINA ETKİSİ
(EMBODIMENT and EFFECT of USER INTERFACE on the HUMAN HEALTH)

Ali Rıza SARAL

Hiç kimse acı çekmek istemez! Hiç kimse yaptığı iş nedeniyle hastahaneye düşmek istemez. Yine de her yıl dünyanın her yerinde çok sayıda itfaiyeci, doktor, asker, mühendis, öğretmen, hava trafik kontrolcüsü müdürüne bu yazının başlığındaki sözleri söylemek zorunda kalır. BBC’de ilk jet motorunu yapan Whitney ile ilgili bir dizi seyretmiştim. Whitney’in bir yaştan sonra aktif mühendisliği bıraktığını anlatırken ‘her başarılı mühendisin karşılaştığı stress vb. aşırı zorlanmaların psikolojik sağlığını bozduğunu’ ifade etmişlerdi. Üstelik Whitney makine mühendisi idi ve daha o zamanlar Yazılım Mühendisliği yoktu…

Maastricht Hava Trafik Kontrolü merkezinde ~3oo Hava Trafik Kontrolörü çalışır. Her yıl %1’i zihinsel sağlık problemleri ile iş göremez hale gelir. EUROCONTROL’ün doktoru Herr VERMEIREN’e göre hastalanan kişiler işe başlamadan önce sağlık kontrolünden geçerler ve başlangıçta tam sağlıklıdırlar. Benzeri bir durum Yazılım mühendisleri ve öğrencileri için geçerli. Bir Bilgisayar bölümü Başkanı tanıdığım, zihinsel sorunların ne kadar sık karşısına çıktığından yakınmıştı…


Bazen işi başarmak her şeyden önemli olabilir… Örneğin askerlik, itfaiye gibi fedakarlık ya da kahramanlık gerektiren durumlar… Bazen risk alınmadığı halde bakarsınız ekibinizde insanlar hastalanmağa sonra da intihar etmeğe ya da kasıtlı olmayan trafik kazaları geçirmeğe başlarlar…
Hiç kimse acı çekmek istemez! Fakat işin bireysel ya da ekip olarak yapılış şekli, yürütülüş mantığı tatsız sonuçlar doğurabilir, mühendislikte…


Her insanın genel bir kişiliği var. Eğer dikkatli bakılırsa bu kişilik aslında birden çok kişiliğin bileşkesinden oluşur. Baba, mühendis, oğul, arkadaş, vatandaş, ahbap, oynadığımız tüm rollere ait, bazan benzer bazan çok farklı kişilikler… Aynı kişinin mühendisliği ile yöneticiliği bile farklı kişilikler taşıyabilir… Sorun bunların varlığı değil yeri ve zamanı, yanlış bağlamlarda etkilerinin devam edişidir.


Bir eş hem kendisinin hem de eşinin ondan beklediği, ona aktardığı, onunla paylaştığı herşeyin, kısaca kendisinin ve eşinin kafasında var olan eş oluş bilincinin vücut buluşudur (embodiment). Bir mühendis te öyle… Ona okulda öğretilen, sonra iş hayatında kazandıklarının eklendiği mühendisliğe ilişkin her şeyin bir vücut buluşudur mühendis.


“Vücut buluş bir vücut içinde yaşamak süreci ya da durumudur.” Her bir vücut buluşun canlı bir nesneye ait olması gerekmez… Var olan her nesne bir vücuda sahip olabilir ve böylece belirlenebilir bir kimliğin vücut buluşu olabilir… İnsanın farklı bağlamlarda farklı kişiliklere sahip oluşu, bir nesnede birden çok şeyin vücut bulduğu durumdur. Bisiklete binen insan durumunda ise iki nesnenin oluşturduğu bütünlük, tek bir vücut buluşun, bisiklete binen insanın gerçekleşişidir. (Bkz 2)


Önemli bir sorun mühendisin mesleki olan kişiliğinin mesai bitiminde iş yerinde kalmayışı… Kalamayışı… Hatta proje planlayışında yapılan ‘hatalar’ yüzünden çok uzun sürelerle gece geç saatlere kadar çalışılışı… Mühendisin bir çok kişilikleri arasında var olan doğal dengenin bozuluşu…


Aslında bu ve benzeri sorunlar yalnız mühendislere özgü değil. Örn. bir cerrah olan GATTI(Bkz 3), cerrahi araçların giderek cerrahın gözünde saydamlaştığını ve görünmez hale gelip neredeyse onun vücudunun doğal bir parçası haline geldiğini yazar. GATTI makalesinde vücut buluş deyimini vücudumuzun sınırlarının yapısı olarak, ya da çevremiz ile temasımızı düzenleyiş şeklimiz olarak tanımlar. Zaman içinde sabit kalan bir vücudumuz yoktur, ya da dünya ile iletişimimizi yalnız çıplak vücudumuz ile kurmayız. Fakat, çok sıklıkla uygun arayüzler kullanırız, vücudumuzun sınırlarını değiştiren ve böylece bizim ile çevremiz arasındaki etkileşimi değiştiren arayüzler…


GATTI bu makalesinde mesleki amaçlı araç kullanımı ile ilgili olarak şu önemli uyarıyı yapar: “Alteration of our embodiment has strong consequences both on our sense of our self (Clark, 2003) and on the mechanisms of collecting and processing of information. A change in the structure of the boundaries of our body means a change in the structure of the boundaries of our mind”. yani; “Vücut buluşumuzun değiştirilişi hem kendi benlik duygumuz (Clark, 2003) hem de bilgi toplayış ve işleyiş mekanizmalarımız üzerinde güçlü sonuçlar doğurur. Vücudumuzun sınırlarının yapısında ki bir değişim zihnimizin sınırlarının yapısında bir değişim anlamına gelir”. GATTI bu makalesinde ‘laparoscopic video-surgery’yi cerrahide vücut buluşun değişime uğradığı bir durum olarak ele alır.


Mesleki amaçlarla kullandığımız araçlar, ustalığımız arttıkça vücudumuzun doğal bir parçası haline gelir, ama bu durum zihinsel yapımızda da küçümsenmeyecek değişimlere neden olabilir. Son on yılda, Yazılım mühendislerinin kullandıkları mesleki araçlar, RAD – Rapid Application Development Tool ya da IDE’ler - Integrated Development Environment gibi araçlar, çeşitli framework, kütüphaneler, DLL’ler vb. bir çok olanaklar açtı. Örneğin IBM Rational ’in çalışma masası ortamı bir çok olanaklara sahip. Bu araçların tasarımında, Miller’in yedi artı eksi iki kuralı çoğu kez kenara bırakılıyor… Karmaşıklığı yenmek için görsel olanaklar, spatial-konumsal boyutta sonuna kadar zorlanıyor… Ekranlar, kullanıcının seçeneğine bağlı olarak alabildiğine çeşitli parametrelerle doldurulabiliyor…


Yazılım mühendisi yalnız görsel algılayış açısından, büyük workstation’lar tarafından zorlanmakla kalmıyor… Yazılımcının uğraştığı programların karışıklığı ve boyutu da çok artmış durumda… Bu güçlüklerle baş edebilmek için yazılımcı görsel imkanlardan başka bir işletim sistemi gibi TODO, NOTES vb. Loglar, günlük işlerle ilgili küçük stack’ler, neyi ne kadar sürede yaptığının kayıtlarını tutmak durumunda… Son 1-2 senedir IDE’lere bu tür hazır log imkanları eklenmeğe başlandı. ISO12207, MIL498 gibi yazılım yaşam-döngüsü standartlarının yanlış uygulanışından kaynaklanan ‘zorunlu’ fakat gereksiz belgeleyiş çalışmaları da cabası…

“Protez cihazları vücudumuzun sınırlarını genişletir. Bu cihazlar tenimizin sınırlarından öteye bir devamlılık sağlarlar.” (Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body). “BirVÜCUT ŞEMASIı bilinçaltı seviyesinde çalışır. Vücudun şeklini ve duruşunu (farkına varılmadan) kayıt eder. Kişinin vücut kısımlarının anlık durumlarını kayıt eder.”.

Rational gibi ‘mühendislik harikası’ IDE’ler ya da bileşik geliştirim ortamları yazılımcının elle yaparsa çok uzun sürede yapabileceği zihinsel işleri kolaylaştırır ve çabuklaştırır. Bir protez cihaz olarak yazılımcıların kullandığı IDE araçları onların zihinsel kapasite sınırlarını da geliştirir, yapılışı düşünülemeyecek şeyleri mümkün kılar. Burada IDE’nin aştığı güçlük zihinde tutulan şeylerin miktarı ve zihinde tutuş süresinin sınırlılığıdır. Ustalaşan bir yazılımcının kullandığı IDE giderek yazılımcının ‘vücut şemasının’ doğal bir parçası olur.


IDE araçları ile yazılımcının kapasitesinin artışı işleri azaltmaz. Aslında ileri IDE’lerin gelişitirilişinin nedeni yazılımcının yükünü azaltmak değil, tarihsel olarak donanımın çok ucuzlayışı sonucunda, yazılım karışıklığı ve büyüklüğünün artışı... GATTI’nin çaldığı uyarı çanlarının önemi burada ortaya çıkmakta... Büyük sistemlerde ya da yetersiz insan kaynakları ile küçük sistemlerde geliştirilen yazılımlarda, proje içinde öyle bir an gelir ki 1-2 kişi farkında olmadan, olamadan zihinsel tehlikeli bir eşik noktasını, hastalık noktasını geçerler.
Sorun üstünde çalışılan yeni ve karmaşık sistemlerin ve bunları geliştirmek için kullanılan araçların gerektirdiği mesleki kültürün henüz oluşmamış olmasıdır. 1980’lerin Quick Basic ya da FORTRAN’ı ile günümüzün C++, ADA ya da internet programlayışta kullanılan Csharp Visual Studio .NET ya da J2EE IBM Rational JAVA’sı ya da CORBA gibi framework’leri arasında karmaşıklık ve teknik imkanlar açısından dağlar kadar fark var.


Son 30 yılda HCI–insan bilgisayar etkileşiminde gerçekleşen gelişimlere karşın ve uluslararası eğitim standartlarında belirtilişine karşın hala ülkemizde sürekli olarak HCI dersi açan bir üniversitemiz yok(2004). Neurolog Bülent MADİ bir seminerinde son 10 yılda psikoloji alanındaki atılımların daha önce yazılan her şeyin yeniden düşünülmesini gerektirecek büyüklükte olduğunu söylemişti. HCI dersleri karmaşık–büyük sistemler (LARGE SYTEMS–COMPLEX SYSTEMS) için mühendis yetiştirilişinde hayati önemdedir. Dileğim hiç değilse BİLKENT üniversitesinin bu konunun da önemini görüp gerekli atılımı yapışı...

Büyük sistemlere bakıldığında da görülür ki operatörlerin altına girdikleri zihinsel yükün ölçüldüğü workload analysis çalışmaları son 5 – 10 yıldır yapılmakta(akademik)... Dünyadaki genel amaçlı bütün hava trafik kontrolü sistemlerinden hiç birinde kontrolör yükünü takip, gözetim ve kayıt işlemi yapılmamaktadır. Kanuni kayıtlarda(legal recording) sistemin her türlü bilgisi, uçuş sayısı, mesajlar, yükseklikler, planlar, bunların sayıları ve değişiklikleri kayıt edilmekte. Ama bu verilerden ayrık olarak kontrolörün iş yükünü çıkartan, bunları kişi bazında günlük haftalık döken programlar, deneysel amaçlı bir kaç öncül çalışma dışında yok. Daha kötüsü, gerçek zamanda, merkezi gözetim masasında oturan yöneticilerin kullandığı tümleştirici fonksiyonlar genel trafiğin radar görüntüsünden öte kontrolörlerin yükünü yalnız işe değil işi yapana göre de belirleyen tümleşik fonksiyonlardan yoksundur. Merkezi masada oturanlar ‘havayı koklayarak’ durumun tümleşik bir ‘izlenimini’ edinirler. Tabii bu ‘kokuyu’ kanuni olarak kayıt etmek mümkün değil...


Çoğu kez sorun, belirli bir işi yapmak için karmaşık bir IDE vb aracın seçilişi fakat bunun getireceği zihinsel yükün hesaplanmayışıdır. Bu tür yazılım araçlarında, yazılım mühendisinin üzerine binen yükü ölçen kolaylıklar henüz yok. Örn. gerçek çalışma süresi, kaç defa tuşlara basılmış, ne kadar compile edilmiş vb… Bu yüzden ne kadar sürede ne miktar iş yaparsanız uyarılışınızı gerektirecek, yoruluş sınırı, hastalanış sınırı gibi sınırlar henüz bilinmiyor. Bu sınırların belli olmadığı ve mühendislerin iş yükünün kontrol edilemediği günümüz yazılım dünyasında da çoğu kez FARKINDA OLMADAN, OLAMADAN sağlık sınırları aşılıyor. Biz ancak ekibimizde birisi hastalanınca ya da farkında olmadan trafik vb ciddi bir kazaya uğrayınca sanki bir şey ters gidiyor ya da ‘Abi bir uğursuzluk var’ anlayışına ulaşıyoruz.


Günümüz yazılım projelerinde büyüklük ve karmaşıklık ekip büyüklüğünün ve proje süresinin doğru belirlenişini güçleştirmekte... Bazı işler var ki bölemezsiniz. Eğer bölerseniz iş uzar ve kalitesi düşer. İşin karmaşıklığı fazla sayıda adam kullanmak şansınızı yok edebilir. Yazılım projelerinde süre tahmini yapmak o kadar güçtür ki örn. hava trafik kontrolünde bir iş öngörülenin iki misli kadar uzarsa bu normal karşılanır. Ayrıca ekonomik olarak elemanların ömür boyu ya da uzun sürelerle çalışması devri de geçmiştir. Yeni tanışılan mühendislerin kapasitesinin doğru belirlenişi güçtür. Bütün bu unsurlar yazılım mühendislerinin iş yükünü ölçen kolaylıkların yazılım araçlarına ve configuration management gibi tümleştirici yönetim araçlarına eklenişini zorunlu kılmaktadır. Change management, configuration management gibi harika araçlarımız var. Ama bunlarla bütünleşik, o programları yazanların durumlarını kontrol eden iş yükü yönetimi araçlarımız yok, henüz…


Hiç ORACLE için yazılmış gerçek bir karışık SQL komutu gördünüz mü? RENAULT Öneri Takip Sistemi için Rational RAD aracı ile bunlardan bir miktar yazdım… Tek bir SQL statement bu sayfadaki paragraflardan uzun olmak zorunda kalabiliyor işin gereği… Sonuç, uzun süreli olarak aşırı konsantre olmak zorundasınız… Düşünme şekliniz bugün ne giyeyim kravat takayım mı yüzeyselliğinden farklı bir boyut ve derinlikte olmak zorunda… Karlsruhe’de çalıştığım sistemde 800 bin satırlık bir problem alanında konusu sık sık değişen işletimsel yetersizlikleri(operational deficiency) düzeltmek zorunda idim. Bir dönem her gün yalnız aynı elbiseyi giydiğimi sonradan bir dostuma anlatmıştım. O da cerrahlar da farklı değildir demişti. Evde kullandıkları eşyaları hep aynı yere koyarlarmış… Uzman kişilerin kullandıkları araçlar, GATTI’nin de belirttiği gibi onların zihinlerinin çalışma şeklini değiştirirler.


“Protez cihazları vücut şeması içine emilip sindirilir. Tıpkı bir marangozun elindeki çekicin onun vücut şeması içine emilmesi gibi herhangi bir sanal vücut kısmı ya da arayüzü (klavye, fare, oyun sopası) vücut şemasının bir parçası haline gelebilir geçici ya da UZUN SÜRELİ olarak…”(Carolien HERMANS, 2002, Embodiment: the flesh and bones of my body).

VUCUT BULUS VE INSAN MAKINA ETKILESIMI adlı yazımda da belirttiğim gibi: Kazalar bileşik kimliklerin vücut buluşlarındaki bozukluklar yüzüden olur. Eğer bileşik kimlik yani kullandığı gelişmiş yazılım aracı ve elindeki iş ile bütünleşmiş ‘çalışan mühendis’ baskın hale gelirse, bir hedefe ulaşmak saplantısına kapılırsa ve bu durum elindeki işin ve bir baba, bir eş, bir oğul, sade bir insan olarak kendisinin ayrı ayrı yetenek ve sınırlarının unutulmasına neden olursa, bu sefer bileşik kimlik yüzünden bir kaza oluşur. Mühendis, bir insanın sağlıklı olarak iş yapabilmek sınırlarını farkında olamadan aşar. Rol oynarken kimlikleri şaşırmak ya da onları unutmak bileşik kimliğin başarısızlığına neden olur.


Başarılı mühendis iş yapmak için oluşturduğu teknik kişiliği ile kendinin diğer kişilikleri arasında ve güdüsel ön sınırlar dahilinde(prenoetic) en ideal dengeyi bulabilen kişidir.
Hiç kimse acı çekmek istemez! Ama hastahaneler de pek boş kalmıyor çeşitli nedenlerle…


“Olgusal teorisyenler (içinde yaşanılanı ve onunla tecrübe kazanılan) öznel vücut ile (gözlenen ve bilimsel olarak incelenen) nesnel vücut arasında ayrım yaparlar. Yaşanan vücud akıcı ve öngörerek yansıtıcı bir şekilde dünya ile içli dışlı olan birvücut bulmuş bilinç’tir. Günlük faaliyetlerimizle iştigal ettikçe, VÜCUTLARIMIZIN BİLİNCİNDE OLAMAMA ve onları hazır bulmak eğiliminde oluruz – sessizlik-içinde-iletilen-vücut (Jean-Paul SARTRE, 1943, Being and Nothingness)”.

Sorun mühendisin kullandığı araçların giderek onun “ vücut şemasının bir parçası haline gelişi”’dir.
Mühendis bir noktadan sonra yaptığı işin zorluğunu hissetmemeğe başlar. Oysa yapılan işin zihinsel yükü mühendisin algıladığı kadar hafif olmayabilir. Kullanılan araçların ‘ mükemmelliği’ ayrıca projede yapılan iş yükü tahminlerinde yanlış bir güvenlik duygusuna-false sense of safety kapılınmasına neden olur. Mühendisin bireysel sağlık riski sınırını geçtiğini fark etmeyişi yanında, sistem de proje planlaması sırasında yapılmış hatalar ya da çarpıklıklar içerebilir.


Yeni geliştirilen üretim araçları yazılım mühendisine ya da her türlü karmaşık sistem operatörüne eşsiz yetenekler kazandırmakta. Ancak bunların kullanıcı üzerinde yaptıkları etkiler sonradan edinilen tecrübeler ile öğrenilmekte… Kullanıcıların bu yeni duruma göre yetiştirilip eğitilişi ise ancak çok sonradan gelmekte… Oysa yeni yetenekler kazanan kullanıcılar bunlara uygun pedagojik psikolojik donanımlarla en kısa sürede donatılmalılar…


Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise, örneğin büyük sistemlerde çalışan yalnız operatörler değil, operasyonel sorumluluk taşıyan herkes düzenli sağlık–psikolojik kontroller altında tutulmalı… Unutmayınız, günümüz imkanları ile bir psikiyatristin yeni bir hastasını tanıyışı 2-3 yıl zaman almakta. Eğer yaptığınız iş sizi zorluyorsa ya da zorluyabilecek bir iş ise, iyi bir doktor bulup onun öngöreceği sürelerle sohbete gitmenizi kuvvetle tavsiye ederim. Bu biraz Yahudi iş adamlarının ince ve cesur sağduyusuna benzer: İş sözleşmesi yapmadan önce, sözleşmeyi bir avukata götürünüz… Eğer iş batarsa en azından sizi savunacak bir kişi yanınızda olur(4)…


Son sözüm, ‘mühendis’lik mesleğinin vücut-buluşuna: Bütün kalbiyle çalışmak, büyük işler becermek vb saflıklarla insanları yetiştirmeği bırakınız. Mühendis çalışırken, kendi yanına oturup kendisini seyredebilen, yaptığı işin rasyonelliğini soruşturabilen meslek erbabıdır.


KAYNAKLAR:
1- Alberto Gatti :Sensing and Thinking through Technological Tools: The Impact on Cognitive Processes of a Change in the Organization of the Boundaries of Body. The Case of Laparoscopic Video-Surgery, Department of Philosophy and Social Sciences, University of Siena
2- Ali Rıza SARAL : VUCUT BULUS VE INSAN MAKINA ETKILESIMI,
http://akademi.cizgi.com.tr/categories.aspx?id=30
3- Ali Rıza SARAL : FARKLILASAN BEYIN,
http://akademi.cizgi.com.tr/categories.aspx?id=30
4- Avukat Mithat KORA’dan duydum.